Dr. Bradley Nelson’un yazdığı Duygu Şifresi kitabını ilk gördüğümde çok dikkatimi çekmemişti. Bunun sebebinin, “Duygu” kelimesinin bendeki çağrışımı olduğunu çok sonraları öğrenecektim. Bir gün elbette kitabı okumaya karar verdim ve enerji bedenleri, çakralar gibi alanlara çok fazla odaklanıp, fiziksel bedenimizin enerji varlığını gözden kaçırdığıma fark ettim.
Duygular enerjidir. Her enerjinin farklı dalga boyları yani frekansları vardır. Basitçe benzetecek olursak, aynı kişinin ağzından çıkan kısık sesli korkakça bir kelimede korkuyu, neşeli bir cümlede neşeyi, öfkeli bir bağırmada öfkeyi hissederiz. Bu üç ses de aynı kişiden çıksa da, dışarıya farklı frekanslarda yayılır. Ses aynı kişinindir, temelinde yatan enerji durumu farklıdır.
Tao’ya göre her şeyin temeli Su’dur. Enerjinin akışı su gibidir. Su gibi olan, yaşamın akıntısına kapılır ve direnmez. Böylece kendisi gibi olur. Ortada bir engel kalmamıştır. Duygular akar.
Tutsak duygular, bu akışın bozulması sonucu vücudumuzda kalır ve böbrekler, karaciğer, kalp, mide gibi organlara, dokulara yerleşir. Olması gereken doğal akışta bu duygu durumlarının yaşanıp bizi terk etmesi gerekirken, kalan bu enerjiler tutundukları dokulara zarar verebilir, ilerleyen aşamalarda rahatsızlıklara sebep olabilir.
Dr. Nelson’un kitapta bahsettiği gibi, ben de bir çok durumda bu duyguların sadece bu yaşamın bilinçli akışında değil, anne karnı, doğum anı ve soy hatlarından miras kaldığını saptadım. Bunların oluşum sebepleri mutlaka ruhsal yolculuğumuzu deneyimleme kurgusunda mükemmel şartları oluşturmak içindir ve bazı açılardan gizemini koruyabilir.
Önemli olan şey, bu tutsak duyguların serbest bırakılabilir olmasıdır.
Ben tutsak duyguların ruhsal gücümüz ve gerçek potansiyel enerjimizin tam olarak ortaya çıkmasını engellediğine inanıyorum. Çoğu danışanım fiziksel şikayetlerinin son bulduğunu söylese de aslında daha muhteşem bir şey gerçekleşmiştir. Bir enerji arınması sonucu daha derinlerde hep var olan bir şey, kendini daha çok ortaya çıkarmıştır. Biz sorunlarımızı dile getirirken, oluşan sonuçların hayatımızda dengesizliğe yol açtığını söyleriz. Halbuki bunlar daha farklı şeylerin, onları görelim diye ortaya çıkan sonuçlarıdır. Bu nedenini bilmediğimiz bir baş ağrısı için sürekli olarak ağrı kesici almaya benzer. Sebep, kaynak çok daha derindedir. Eğer sorunun sebebi iyileşirse, ortaya çıkan dengesiz sonuçların bir anda bitmesi gibi çok daha iyisi olmaya başlayacaktır.
Sebepsiz gibi gözüken her sorun, temelinde bilinç sınırlarımızın ve hafızamızın dışında bir nedene dayanır. İçeride biz göremesek de bir şeyler vardır. Zihin yapımız o kadar köşelidir ki, sonuçlar ortada olmasına rağmen, kaynağı göremeyiz. Çünkü hayatı algılayış biçimimiz belirli bir yaştan sonra 5 duyumuzla gerçekleşmektedir ve buna tutunuruz. Bu sınırların bittiği noktada sezgiler ve iç görü başlar. Sırf bunu kabul etmek bile işte o akış için bizi hazırlar.
Var olmak, gördüğümüzün, duyduğumuzun hatta düşündüğümüzün de çok ötesinde ihtimaller barındırır. Buna açık olduğumuz sürece sınırlarımız yıkılır ve daha fazlasını çekebiliriz.
Detaylı bilgi almak için web sitemi ziyaret edebilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder