Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Duygu Şifresi

  Dr. Bradley Nelson’un yazdığı Duygu Şifresi kitabını ilk gördüğümde çok dikkatimi çekmemişti. Bunun sebebinin, “Duygu” kelimesinin bendeki çağrışımı olduğunu çok sonraları öğrenecektim. Bir gün elbette kitabı okumaya karar verdim ve enerji bedenleri, çakralar gibi alanlara çok fazla odaklanıp, fiziksel bedenimizin enerji varlığını gözden kaçırdığıma fark ettim.  Duygular enerjidir. Her enerjinin farklı dalga boyları yani frekansları vardır. Basitçe benzetecek olursak, aynı kişinin ağzından çıkan kısık sesli korkakça bir kelimede korkuyu, neşeli bir cümlede neşeyi, öfkeli bir bağırmada öfkeyi hissederiz. Bu üç ses de aynı kişiden çıksa da, dışarıya farklı frekanslarda yayılır. Ses aynı kişinindir, temelinde yatan enerji durumu farklıdır. Tao’ya göre her şeyin temeli Su’dur. Enerjinin akışı su gibidir. Su gibi olan, yaşamın akıntısına kapılır ve direnmez. Böylece kendisi gibi olur. Ortada bir engel kalmamıştır. Duygular akar.  Tutsak duygular, bu akışın bozulması sonucu v...

Beklemeyi Unuttuk

  Hayatımıza giren tüm yenilikler, hız algımızı değiştirdi. Varılacak mesafeler azaldı, yolculuğun tadını çıkarmak yerine sadece hedefe odaklıyız. Yemek pişirme ve yeme süremiz azaldı. Tüm bu hız içinde keyif almayı göz ardı etmeye başladık. Artık her şey hemen olsun istiyoruz. Bu isteklerin gerçekleşmesi de bizi beklerken sancılı bir sürece itiyor. Markette ya da bankada sıra beklerken huzursuzlanıyoruz. Hatta çoğu zaman birisi gelip önümüze geçmeye çalışabiliyor. Burada kolaylığı kötülemiyorum. Mesela ambulansların hızlı sağlık hizmeti vermesi gerçekten muhteşem bir şey. Ya da bir kuruluşun organize olup, ihtiyaç sahiplerine hızlı bir şekilde cevap vermesi harika… Bahsettiğim şey, günlük hayatımızda, varoluşumuzun dengesini bozmayacak gecikmelerin enerjimizi düşürmesi ve günümüzün geri kalanını kötü etkilemesi.   İçimizdeki tarafın zaman kavramı yoktur. Bilinçaltı geçmişi ve geleceği ayırt etmez. Sadece şimdiyi algılar. Biz hızlandıkça gelişme potansiyeli olan iç yönümüzle b...

Her Zihin Kendi Dünyasında Yaşar

  Baktığımız eşyalara ya da kişilere derin anlamlar yüklüyoruz. Hatırası olan bir eşya, bize geçmişteki güzel anıları hatırlatıyor. Sadece “işlevi olan” ya da “işlevi olmayan” bir nesne değerlendirmesinden öte, zihnimizdeki ilişkili bir anıya bağlanıyor.   Çevremizdeki insanlarla ilişkilerimize baktığımızda da durum pek farklı değildir. Kişiyi olduğu gibi görmekten kaçınıyor, ona içimizden bir anlam yüklüyoruz. Acı olanı tatlandırıyoruz. Görmek istediğimizin ötesindeki gerçeklerden korkuyoruz. Zihindeki sansürcü, her zaman çalışma, boşluklara anlam yüklemeye ve işleri karmaşık hale getirmeye çalışır. O her zaman aktif ve kontrolü elinde tutmak ister. Öte yandan özgürlük, baktığımız her şeyi yalın haliyle değerlendirebilmektir. Bir şeye baktığınızda yargıları katmamaya çalışın. Elbette başta zor gelebilir. İç ses hemen müdahale edecektir. Çünkü rahatsız olur. Zihnimizdeki o mekanizma, yalınlığı sevmez. Kendini dışlanmış hisseder.   Gerçeği kaldırabilir miyiz? Özgürlüğün be...

Bütünsel Gevşemenin Önemi

  Katı olmak ve gevşemek… Her meditasyon öncesi tek tek vücudumuzu ve zihnimizi gevşetmemiz söylenir.  Derin nefesler alır ve kas sistemimiz başta olmak üzere, tüm sistemlerimizi tepeden tırnağa gevşetiriz. Gevşemiş beden enerji akışına açılır ve bu akış, duyguları, zihni ve yaydığımız frekansı dengeler.    Katı, direnç gösterirken; gevşemiş olan, enerjiyi aktarır. Basit elektrik devresinde, devre elemanı olan direnç, devreden geçen elektriği ısıya dönüştürerek enerjiyi azaltır.  Direnç arttıkça enerji kaybı da artar. Vücudumuzda olan şey de budur. Gevşemiş bir bedenden geçen enerji oranı çok daha yüksektir.   Biz duygularımız, zihnimiz ve bedenimizle bir bütünüz. Katılaşan bir insan, düşük bir enerji akışında tıkanma yaşıyordur. Duygular negatifte, zihin de kaskatı. Belki de strese bağlı sırt tutulması da vücudun bulunduğu duruma adapte olma şeklidir…   Burada, şu anda olduğunu hissedebilmek seni gevşetir. Gelecek kaygısı, geçmişin hüznü ve hesaplaşma...

Akışa İzin

Kaç duyguyu içinizde mahkum ediyorsunuz? Kaç tane yaşanmamışlığı içinizde taşıyorsunuz? Ben yüzlercesini sayabilirim.   Bir bardak suyu kolunu uzatarak elinde tutmak gibi. Geçen her saniye, ağırlığı artıyor. Zihinde kalan, hala taşıdığımız şeyler gibi.     Zaman geçtikçe ağırlaşıyorlar. Oldukları yerden yeni düşüncelerin, güzel enerjilerin akmasını engelliyorlar ve bu senin derinine doğru kök salıyor.    Derinliklerine doğru kök saldıkça içteki kaynağa giden yollar kapanıyor ve kendimizle olan iletişim zayıflıyor.    Peki nasıl açmalı? Öncelikle içerideki oluşan karmaşık sistemin farkında olmalı. Olmaması gereken bir ağırlık olduğunu bilmeli. Eşeğe yükü ağır gelmezmiş. Alışık olduğu için gelmez. Yük gidince normaline, dengeli haline döner.   Bunu görmek, içeriye açılan gözle olur. Böyle bir yetenek hepimizde var. Sadece dışarıya bakan gözümüzde odağımız.  Bu görüş, bir uyanış getirir. Bir seviye atlamadır. Tüm yalanlarımızı görürüz. Tüm ...